Animeler, Japon çizim teknikleriyle yapılmış animasyon tarzı film ve dizilerdir. Genellikle yetişkinlere hitap eden karakter ve konularıyla dünya çapında kendine has bir yeri, aynı oranda da hayran kitlesi bulunan animeler, birbirinden farklı karakter ve konularıyla dikkatleri üzerine çekiyor.
Anime hayranları iyi bilirler; bir kez kaliteli bir anime izledikten sonra artık geri dönüş yoktur. Buna rağmen anime kültürüne aşina olmayanlar tarafından sevilemeyen animeler, genellikle mangalardan uyarlama olduklarından hayran kitleleri tarafından hem dizileri izlenmekte, hem de mangaları alınıp okunmaktadır.
Anime izlemekten vazgeçmek neredeyse imkansızdır. Bazıları romantik bir dizi tadında, bazıları fantastik ve bilimkurgu ögeleri barındıran ütopyalarda, bazıları ise maceradan maceraya koşan karakterlere sahip olan animeler her zevke ve yaşa hitap edebilir özelliğe sahip.
Japon kültürünün birçok özelliğini yansıtan, kendine has bazı detayları ve çekiciliği bulunan, çizgi olmalarına rağmen çekilmiş birçok diziden daha kaliteli bir hikayeye ve daha derin karakterlere sahip olabilen animeler, eski yıllardan bu yana en iyileri denebilecek kalitede işleri bünyesinde barındırıyor.
Sizler için hazırladığımız ‘Tüm Zamanların En İyi Anime Dizileri‘, hiçbir listeye ya da türe bağlı kalmadan, tamamen en çok izlenen, beğenilen ve internet üzerinde hakkında en çok söz edilen animelerden derlenmiştir. İşte en iyi animeler arasından 10 tanesi ve hikayeleri…
One Piece (Wan Pisu)
(Çıkış Yılı: 1999 – Yaratıcı: Eiiçiro Oda)
Korsan Kral Gol D. Roger, idam edilirken son sözleri olarak hazinesini Grand Line’a sakladığını söyler. Böylece korsanların denizleri ele geçirdiği ve herkesin hazineyi aradığı bir dünya yaratmış olur. Bunlardan biri de 16 yaşındaki Luffy’dir. One Piece’in baş kahramanı Monkey D. Luffy, hayatı boyunca korsan olma hayalleri kurmuş, Korsal Kral olmayı kafasına koymuş ve bu korsan kralın ‘One Piece’ adlı hazinesine sahip olmak isteyen bir gençtir. Günün birinde bir yanlışlık sonucu ‘Şeytan meyvesi’ denilen bir meyveyi yiyince, sonucu asla yüzememesi olan doğaüstü güçlere sahip olmuştur. Bu güç ise Luffy’nin lastikten bir oğlana dönüşmesidir! Korsan Kral’ın Grand Line’ı hedef göstermesi üzerine, bu olaydan yıllar sonra Luffy ve yolculuk boyunca toplayacağı ekibi Grand Line’a giderek maceradan maceraya atılmaya başlar. Birçok karakter olan dizide birbirinden farklı yan karakterler, neredeyse ana karakterden daha çok sevildiğinden animenin hikayesinin yanında karakter ve olay örgüsü de dikkat çekiyor. Anime dizinin ilk yayınlandığı yıllardan bu yana hayran sayısı oldukça fazla. Özellikle dizinin çok uzun yıllar sürmesi ve yüzlerce bölümünün bulunması, bununla birlikte her daim macera ve komediyle sürüklemesi nedeniyle hayranı olanların vazgeçemediğini söyleyebiliriz.
Versay’ın Gülü (Berusaiyu No Bara/ Rose Of Versailles)
(Çıkış Yılı: 1979- Yaratıcı: Riyoko İkeda)
Hayatı boyunca bir erkek çocuk sahibi olmak istemiş olan General Jarjeyes, son çocuğu olan 6. çocuğunun da kız doğması üzerine artık bu hayalinden vazgeçer. Yıl 1755’i gösterirken doğan kız çocuğuna ‘Oscar François’ adını koyarak onu bir erkek çocuk gibi büyütme kararı alır. Yıllar boyunca ailesinden ve çevresinden uzakta, yalnızca ona bakan bir dadı ve dadının torunu olan Andre’yi görerek büyütülen Oscar, 14 yaşında bir genç olduğunda babasının ısrarıyla Prenses Marie Antoinette’in koruması olarak görevlendirilir. Versailles’da, birbirinden garip olaylar, entrikalar ve dedikodular arasında ‘dişi’liğinden vazgeçerek, tamamen bir erkek ve bir koruma olarak yaşamaya başlayan Oscar, bu sarayda ilk aşkıyla tanışır. Ne var ki ilk aşkı olan İsveç Kontu Fersen, Marie Antionette’in yakınlık kurduğu bir gençtir. Üstelik Oscar ona ne kadar aşık olursa olsun herkes onu bir erkek sanıyordur. Dadısının torunu olan Andre Oscar’a olan aşkıyla onu hep seveceğine dair kendine yeminler eder, Oscar ilk aşkın heyecanını yaşarken; ülkenin durumu, savaş ve daha birçok olay onların hikayesini acaba ne hale getirecektir?
Naruto
(Çıkış Yılı: 2002 – Yaratıcı: Masashi Kishimoto)
Masashi Kishimoto tarafından ilk önce manga olarak çıkmış olan Naruto, daha sonra hayran kitlesinin gün geçtikçe genişlemesi sonucu animeye dönüştürülmüştür. Naruto Uzumaki, doğduğu gün savaş yüzünden annesi ve babası ölmüş olan bir gençtir. Yalnızlığını inatçı ve hareketli yapısıyla kapatmaya çalışan Naruto’nun bir sırrı daha vardır: İçinde mühürlü olan bir yaratık! Naruto’nun bu sırrı, sırrı bilen köylülerin ondan uzak durmasına ve Naruto’nun kendini tamamen yalnız hissetmesine neden olur. Ta ki Naruto’nun kendini kanıtlayabileceği o gün gelene kadar… Naruto, hayallerinde kahraman olmak olan biridir ve acaba hayat onun karşısına dışlanan bir çocuğun iyi bir ninja ve bir kahraman olmasına izin verecek midir? Naruto’nun bu yolculukta başından geçenleri izlediğimiz macera dolu anime, birçok bölüme sahip olan uzun bir anime olmasıyla ve hikayesinin bazen komik, bazen heyecan dolu sürükleyiciliği ile en çok beğenilen animeler arasındadır.
Cowboy Bebop (Kaubōi Bibappu)
(Çıkış Yılı: 1998 – Yaratıcı: Şiniçiro Watanabe- Keiko Nobumoto)
Yıl 2021: Artık uzayda, gezegenler arası yolculuk rahatlıkla yapılabilmektedir. Günün birinde uzay yolculuklarının gerçekleşmesini sağlayan ağda ciddi bir sorun gerçekleşir ve bu sorunun halledilmeden ihmal edilmesi, ayın üzerindeki geçidin patlaması sonucu ayda kocaman bir delik meydana gelmesine neden olur. Ayda gerçekleşen bu patlama sonucunda kopan ay parçaları dünya üzerinde bir büyük bir meteor yağmuru yaratır ve bu meteorlar, dünya üzerinde yaşayan milyarlarca insanın yok olmasına neden olarak büyük bir felakete yol açar. Kaçabilen insanlar sığınaklardan diğer başka gezegenlere ve uydulara taşınırlar. İşte böyle bir dönemde Bebop ve ekibinin suçlu insanları yakalama hikayelerini ve maceralarını izlediğimiz bu anime, derinlerinde yatan hikayesiyle aslında çok daha fazlasını vaadediyor.
Slum Dunk
Çıkış Yılı: 1993- Yaratıcı: Takehiko Inoue)
Aslında bir gençlik dizisi tadında ve basketbol ekseninde geçen komedi tadında bir hikayesi olsa da, birçok hayranı bulunan bu anime de listemizde yer almayı hak ediyor. Animenin hikayesine gelince: Hanamichi Sakuragi adında, hayatı boyunca kızlar tarafından hep reddedilmiş, arkadaş grubuyla birlikte sürekli kavga eden bir gençtir. Lisede bir kıza aşık olunca ve tekrar reddedilince artık dayanamayan Hanamichi, aşık olduğu kızın basketbol takımındaki bir başka oğlandan hoşlandığını duyunca basketbola karşı büyük bir nefret hissetmeye başlar. Sİnirli ve mutsuz olduğu bu dönemde karşısına Haruko adında, diğer kızlara hiç benzemeyen ve Hanamichi’nin gerçekten aşık olduğu bir kız çıkar. Haruko’nun Hanamichi’yi sporcu olarak düşünmesi sonucu Hanamichi kendini bir anda nefret ettiği basketbol takımında bulur. İşin içine bir de Haruko’nun aşık olduğu Rukawa katılınca, işler içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Ölüm Defteri/Death Note (Desu Noto)
(Çıkış Yılı: 2006 – Yaratıcılar: Tsugumi Ooba- Takeshi Obata)
“Ölüm Defteri’nde kimin adı yazarsa ölür.”
Yagami Light adındaki bir genç, üniversite sınavına hazırlanan ve liseyi bitirmek üzere olan biridir. Başarılı, akıllı, ülkesinin nadir gençleri arasında yer alsa da dünyanın gün geçtikçe daha kötü bir yer olduğunu düşünür ve yaşamı anlamsız bulmaya başlar. Sürekli hayatı sorgular, yaşamaktan zevk alamaz hale gelir. Günün birinde Yagami Light dersteyken, gökyüzünden bir defterin süzülerek yere düştüğünü görür ve ders bitiminde kendini bir anda defteri ararken bulur. Bulduğu bu defter, üzerinde “Death Note (Ölüm Defteri)” yazan, siyah bi defterdir. Defterin içinde yazan ‘Bu defterde adı yazılan herkes ölecek.’ sözlerine ise doğal olarak inanmaz fakat yine de defteri alıp yanında evine götürür. Gün içinde televizyonda bir rehine olayı haberini izleyince, inanmasa bile defteri denemeden edemez ve dürtülerine yenilerek haberlerdeki rehinecinin adını deftere yazar. Ve korkulan olur: Deftere adı yazılan rehineci olay yerinde hayatını kaybeder! Light, karşısına çıkan bu mucizevi ve korkunç defterle, inandıkları ve inanmadıklarıyla, elinde sahip olduğu bu güçle ne yapacağını bilemezken suç dünyasındaki en kötü suçlulardan dünyayı kurtarmaya karar verir. Light suçluların peşindeyken, onu ve defteri öğrenenlerin de onun peşine ülkenin en iyi dedektifini takmasıyla hikaye karmakarışık bir hal alır.
Samurai X (Rurouni Kenshin)
(Çıkış Yılı: 1996- Yaratıcı: Nabuhiro Watsuki)
Animenin geçtiği dönem, Meiji Devrimi dönemidir. Bu devirde farklı görüşlerdeki samuraylar birbirleriyle dövüşürken öyle bir samuray vardır ki; daha önce hiçbir insanda görülmemiş hızı ve başarısıyla herkesin korktuğu, animenin baş kahramanı Hitokiri Battousai’dır. Yanağındaki ‘X’ şeklindeki yara için türlü hikaye ve efsaneler anlatılan, herkesin çekindiği bu samuray, devrim olup hükümet değiştikten sonra bir daha kimseyi öldürmemeye yemin etmiş ve öldürdüğü yüzlerce kişi sayısına artık bir yenisini eklememeye karar vererek kılıcını bırakmıştır. İsmini değiştirerek insanlara yardım etmek amacıyla yollara düşmüştür. Günün birinde karşısına bir genç kadın çıkınca, hikaye orada başlar ve maceralar süregelir.
Fullmetal Alchemist: Brootherhood (Hagane No Renkinjutsush)
(Çıkış Yılı: 2003- Yaratıcı: Hiromu Arakawa)
Van Hoheheim, günün birinde evi terk etmeye karar verince oğlu Edward, kardeşi Alphonse ve anneleri Trisha onun gidişine anlam veremeyerek ve gün geçtikçe ondan nefret ederek yaşamaya başlarlar. Günün birinde babalarının ardında kalan kitaplardan simya bilgileri edinmeye, kitapları okuyup incelemeye başlayan iki kardeş, gün geçtikçe öğrendikleri simya bilgileriyle ufak tefek denemeler yapıp zaman geçirmeye başlarlar fakat günün birinde anneleri hastalanıp ölünce, asıl büyük denemelerini yapmaya karar verirler: Ölmüş olan annelerini insanları ölümden döndüren bir sihir yardımıyla hayata geri döndürmek! Bunu denerler de, fakat işler istedikleri gibi gitmez ve anneleri bir et parçası olarak geri gelir. Üstüne üstlük Alphonse’un bedeni yok olurken onu kurtarabilmek için tek kol ve bacağını feda eden Edward, çareyi kardeşinden tek kalan şeyi; yani ruhunu hapsederek korumakta bulur. Edward’ın giden kolunun ve bacağının yerine metalden aksamlar takılınca, ‘Metal Simyacı’ adıyla tanınmaya ve onları eski hallerine döndürebilecek olan felsefe taşının peşine düşmeye karar verirler. Bilinen en hüzünlü animelerden biri olduğu düşünülen Fullmetal Alchemist, fantastik bir dünyayı ve macerayı bir arada sunarken dram yönüyle de izleyenleri kendine bağlıyor.
Fate/Zero
(Çıkış Yılı: 2011- Yaratıcı: Miura Takahiro)
Tüm zamanların en beğenilen animeleri arasında yer alan Fate/Zero seri animelerden biridir. Fate Serisi, aslında 4 ayrı bölümden oluşuyor. Hikayenin biraz karmaşık ve farklı oluşu, başka başka evrenlerde geçişi nedeniyle kafa karıştırıcı olabilse de yıllar boyunca en beğenilen serilerden biri olmayı devam ettirmiş bulunuyor. Fate/Stay Night, Fate/Stay Night: Unlimited Blade Works, Fate/ Stay Night: Heaven’s Feel ve Fate/Zero. İzleme sırası kafa karıştırıcı olsa da, serinin en beğenilen kısmı Fate/Zero olduğundan listemizde ona yer verdik. Fate/Zero animesinin Konusu ise şöyledir: Fuyuki şehrinde gerçekleşen 4. Kutsal Kase Savaşı’dır. Serinin devamında ise bu savaşın 5.si konu edinilir fakat serinin en beğenilen bölümleri burasıdır çünkü daha önce gerçekleşen 3 Kutsal Kase Savaşı’nın bir galibi olmamıştır. Sıra 4. dedir. Kutsal Kase Savaşı, akla hayale sığmayan bir ödül sunan ve 7 büyücünün çağırmış olduğu 7 ruhun savaşkını anlatır. Kurucu aile liderleri savaş için birleşerek bu savaş için toplanmış, büyücülerin her biri kendi başarı ve hırslarını düşünürken hikayedeki herkesin Kutsal Kase uğruna göze alamayacağı ve yapamayacağı hiçbir şey yoktur!
Death Parade
(Çıkış Yılı: 2015- Yaratıcı: Yuzuru Tachikawa)
Animeler bilindiği üzere çoğunlukla mangalardan uyarlama olsa da; Death Parade’in bir özelliği, Madhouse’un animasyoncu gençleri tarafından Death Billiards adıyla çıkarılmış kısa metraj bir anime olması ve ardından dizi olarak Death Parade adıyla yeniden çekilmesidir. Animelerin çoğunluğunda olduğu gibi Death Parade de spiritüel bir hikayeye sahip. Animede, insanlar öldükleri zaman ruhları bedenlerinden ayrılır ve ardından ruhlarının gideceği yere ulaşmasından önce esrarengiz kulelerin bulunduğu bir yere giderler. Burası bir bardır. Barda bulunan barmen, dünyada dert dinleyen barmenler gibi değildir; aslında bir yargıçtır. Ölen insanlar ilk anlarda öldüklerinin farkında olmadan buraya gelir ve ne olduğunu anlamaya çalışsalar da geçmişlerine dair hiçbir şeyi bilemezler. Onların anılarına sahip olan tek bir kişi vardır: O da bardaki yargıçtır. Gelenlere barda oynanabilecek basit oyunları öneren bu yargıç, onlar oyun oynayıp kazandıkça içlerindeki karanlık tarafın açığa çıktığını savunur. Hatta bu oyunlar süresince ruhlar hayatlarını hatırlamaya da başlar. Oyun boyunca gerçekleşen karakter değişimi sonucunda ruhun ebedi olarak gideceği yer ya da reenkarnasyon sayesinde dünyaya geri dönüp dönemeyeceği belirlenir. İşte bu barın yargıcı olan Decim, kulenin 15. katında yer alan barı Quindecim’de bu görevini yerine getirmektedir. Bir gün karşısında güzel bir kız gören Decim, bunun normal bir durum olmadığını anlar çünkü kız herkesin aksine hafızasının tamamına sahipken öldüğünü de biliyordur! Bu kızın durumu göz önünde bulundurulduğunda gideceği yere karar veremeyen Decim ve yardımcısı onun hafızasını başka bir yolla silerler ve kız, anime boyunca izleyeceğimiz gibi Decim’in yanında asistan olarak yaşamını sürdürmeye başlar. Böylece macera da başlamış olur…
